Zaman Kavramı ve Yolculuğu

Geleceğe mi gitmek isterdin, geçmişe mi? Hayatımızda en az bir kez bu soruya cevap
aramışızdır ve merak etmişizdir. Peki yolculuğunu yapmak istediğimiz bu gizemli kavram
yani zaman nedir ve yolculuğu yapılabilir mi?

Zaman kavramını anlayabilmek için Eski Mısır’dan Mc Taggart’ın o meşhur makalesine
kadar giden sürece şöyle bir göz atmalıyız. Zaman denilince bizim aklımıza gelen sorular,
elbette düşünürlerin de aklına gelmiş ve bu sorulara bazı yanıtlar vermişlerdir. Ancak bu
yanıtları bazen zamanın fiziki yönünü ele alarak, bazen de zamanın metafiziksel yönünü ele
alarak vermişlerdir.


Tarihe baktığımızda insanoğlunun zamanı iki şekilde ele aldığını görüyoruz; Doğrusal zaman
ve döngüsel zaman.


Kabaca doğrusal zaman algısı; Tanrı evreni yaratır, olaylar gelişir ve zamanın bir noktasında
evrenin yok olacağı şeklindedir.


Zaman, bizim hem duyusal hem zihinsel yetilerimize bağlı olarak algıladığımız bir
fenomendir. Bu duyusal ve zihinsel yetilerimiz içerisinde yaşadığımız doğaya tabi olduğu için
zaman kavrayışımızı belirler. Örneğin mısır medeniyetinde yıllar, sürekli yeniden
yaşanıyormuş gibi ele alınmıştır ve zaman algısı Güneş ile ilintilidir. Mezopotamya’ya
baktığımızda ise zaman algısının Ay ile ilintili olduğunu görmekteyiz. Ay’ın konumu baz
alınarak bir zaman algısı oluşturulmuştur. Hint felsefesinde ise reenkarnasyon, onların
döngüsel zaman algısına sahip olduğunu göstermektedir.


Döngüsel zaman farklı uygarlıklarda farklı işlense de özde aynı biçime sahip olduğunu
görüyoruz.

Antik Yunan’da ise karşımıza zamana dair dört kavram çıkmaktadır: Khronos, kairos, skhole
ve aion. Khronos, belirli bir zaman anlamına gelmektedir. Kairos ise doğru zaman anlamına
gelmektedir. Örneğin bir işi yapmak için doğru zamanın olması gibi düşünülebilir. Aion ömür
ve sonsuzluk anlamlarına gelmektedir. Skhole ise boş zaman anlamındadır. Thales, zamanın
devinim ile meydana geldiği görüşündeydi. Pythagoras gibi düşünenler ise yine zamanın
mekan ile ilişkili olduğunu savunurken Parmenides zamanı, gerçekdışı olarak görmesiyle
varlıktan ayırmaktaydı. Platon’a göre zaman, değişmeyen formların hareket eden imgesidir.
Bu bilgiler ışığına zaman felsefesinin kurucusu Aristoteles zamana dair özgün bir fikir ortaya
koymuştur. Aristoteles zamanı, değişimin ölçüsü olarak düşünmüştür. Eğer değişim yoksa
zaman da yoktur. Newton ise Aristoteles’ten beslenmiş ancak onun savunduğunun aksi
yönünde bir tanım ortaya koymuştur. Değişim olamasa bile zaman vardır ve sonsuzdur
diyerek mutlak zamanı tanımlamıştır. Peki ışık hızına yakın hareket eden bir özne için zaman
ile Dünyanın dönüş hızında hareket eden özne için zaman aynı olabilir mi? Albert Einstein ise
Özel Görelilik ve Genel Görelilik ile zamanın onu deneyimleyen tarafından farklı
algılanabileceğini savunarak, uzay ve zamanı birbirine bağlamıştır ve mutlak zaman
düşüncesini reddetmiştir. Örneğin ışık hızına yakın hareket eden bir cisim için 1 yıl ile
Dünyadaki bir cisim için 1 yıl eşit olamaz. Bu örnek mutlak zaman algısına ters düşmektedir.
Bu zaman modeli ya da kuramı ışık hızında hareket eden cismin zaman ölçümünün mü, yoksa
dünyadaki öznenin zaman ölçümünün mü doğru olduğunu değerlendirmez. Sadece her
sistemin kendi şartlarında ölçümlerinin yapılması gerektiğini söyler.


Mc Taggart’a geldiğimizde ise Parmenides’in zaman algısını görmekteyiz. Bu algıyı da
zamanı, A ve B serilerine ayırarak yapmıştır. A serisinde, geçmiş gelecek ve şimdiden
bahsederken yani bir dinamizm varken; B serisinde, sabit bir zamandan yani statik oluşundan
bahsetmektedir. Bu serilere bakarak zamanın gerçek dışılığı düşüncesinin temelinin her
öznenin şimdisinin farklı oluşundan kaynaklandığını görebiliriz. Zamandan bahsederken
sürekli başka anlara refere etme durumu da zamanın gerçek dışılığının kanıtı olabilir.


Tarih boyunca zamana atfedilen tanımlamalara baktığımızda onun varlığı, değişim ile birlikte
düşünüldüğünü görmekteyiz. Bir olay farklı zaman dilimlerinde aynı anda olamaz, bu sebeple
zamanın varlığı değişim ile kanıtlanabilir, diyebiliriz.


Fizikçiler zamanı Big Bang ile açıklamaya çalışmaktadırlar.


Ancak bazı fizikçiler Big Bang’i başlangıç olarak kabul edip çizgisel zaman algısını
benimserken, bazıları Big Bang’i bilinmeyen bir durumdan bilinen bir duruma geçiş olarak
görür ve evrenin matematiksel olarak tahmin edilebilir bir zaman sonra yok olup tekrar büyük
bir patlama ile yeniden oluşacağını savunurlar. Kulağa eski yunanca gibi geliyor.
Zamanın tanımlamasını yaptıktan sonra şimdi de zamanda yolculuk yapılabilir mi diye
bakalım.

Newton mekaniğine göre böyle bir yolculuk
imkansızdır. Çünkü zaman mutlaktır. Ancak Einstein’ın
Özel Görelilik ve Genel Görelilik’inde durum farklıdır.İlk olarak Özel Görelilik perspektifinden konuya bakalım. Eğer durağan bir A cismine göre B cismi ışık hızından daha az hız ile bir süre hareket edip tekrar A
cismine göre durursa; B cismi, A cisminin geleceğine gitmiş olur.

Çünkü B cismine göre, A cisminden daha az zaman geçmiştir. Bu durumun tersi
de özel göreliliğe göre mümkündür. Durağan bir A cismine göre, B cismi ışık hızından daha
yüksek bir hızla bir süre hareket edip tekrar A cismine göre durursa; B cismi, A cisminin
geçmişine gitmiş olacaktır. Çünkü B cismine göre, A cisminden daha fazla zaman geçmiştir.
Ancak bu durum nedenselliği bozduğu için ve cismin geçmişe gitmesi için sonsuz enerjiye
sahip olması gerektiğinden böyle bir durum olamaz.
İkinci olarak Genel Görelilik perspektifinden konuya bakalım. Einstein kütle çekiminin fazla
olduğu yerlerde zamanın daha yavaş aktığını söylemiştir. Eğer siz kütle çekiminin çok yüksek
olduğu bir yerde bir süre durup, kütle çekiminin durduğunuz yere nazaran daha az olduğu
yere giderseniz, gittiğiniz yerin geleceğine gitmiş olursunuz. Çünkü sizin için geçen süre daha
az; gittiğiniz yer için daha çok süre geçmiş olacaktır.
Genel Görelilik ile geçmişe gitmek de teoride mümkündür. Solucan delikleri! Solucan
delikleri farklı zaman dilimlerini birbirine bağlayabilen yapılardır. Ancak şöyle bir durum var:
Solucan deliklerinin fiziki varlığını ispatlayabileceğimiz bir teknolojiye sahip değiliz.
Böylelikle geçmişe gidemesek bile iyi bir teknoloji ile geleceğe gidebiliriz gibi duruyor.

Kaynaklar

  1. Çoştu, Feyza Ceyhan. İki Zaman Düşüncesi: Öznel ve Nesnel Zaman. Ankara: Elis
    Yayınları, 2018.
  2. Şar, Güvenç. Eski Yunan’ın Zaman Anlayışı Üzerine. Tabula Rasa: Felsefe & Teoloji,
    2018.
  3. Yetmen, Aynur. Zaman ve Zihin İlişkisi Bağlamında Bazı İdealist ve Realist Zaman
    Öğretileri. Dört Öğe, 2014.
  4. Turetzky, Philip. Zaman. (M. Ç. Atmaca, Çev.) İstanbul: Otonom Yayıncılık, 2020.
  5. Rovelli, Carlo. Ya Zaman Var Olmasaydı? (A. Altınörs, Çev.) İstanbul: Bilge Kültür
    Sanat, 2019.
  6. Rovelli, Ya Zaman Var Olmasaydı?.
  7. Turetzky, Zaman, s. 188.
  8. Ersan, Şevval. Zaman Algısı ve Zaman Algısının Mc Taggart İle Dönüşümü, 2021.
  9. https://unsplash.com/photos/a-close-up-of-a-watch-face-showing-the-gears-
    DAWnMmUSMdU
Öznur Avcı

Öznur Avcı

Bilim Tarihi: İnsanlığın Bilgi Yolculuğu

Bilim tarihi, insanoğlunun evreni anlama çabalarını ve bilgi birikimindeki gelişmeleri inceleyen büyüleyici bir alandır. Binlerce yıl öncesine dayanan gözlemlerden modern bilimsel yöntemlere uzanan bu yolculuk,

Penceremden Fizik

Yağmurlu havalarda pencereden dışarıyı izlemek çoğu insan için huzur vericidir. En sevdiğimiz yiyecekleri ve içeceklerimizi hazırlayıp camın kenarına geçeriz. Bazen kitap okur, bazen derin düşüncelere

Çalışmak İnsan Doğasına Uygun Mu?

Çalışmayı monoton bir şekilde verilen görevleri yerine getirmek olarak mı görüyorsunuz? Soruyu bir de şöyle sormak isterim; çalışarak aslında kendi doğamıza mı yabancılaşıyoruz? Bu soruda