Çalışmak İnsan Doğasına Uygun Mu?

Çalışmayı monoton bir şekilde verilen görevleri yerine getirmek olarak mı görüyorsunuz? Soruyu bir de şöyle sormak isterim; çalışarak aslında kendi doğamıza mı yabancılaşıyoruz?

Bu soruda önemli olan kavramın “kendi doğamız” ifadesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü doğamıza uygun olmayan bir aksiyon elbette kötü sonuçlanacaktır. 

Şuradan başlayalım: çalışmak dediğimiz kavramı nasıl tanımlıyoruz? Temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için yaptığımız zorunlu faaliyetlerdir, yani bir amaca tabidir. Yapmak istemesek de, o amaç uğruna üretmeye çalışırız. Şimdi müzik dinleyen birini düşünelim. Bir insan neden müzik dinler? Müziğin sonunda bir kazanç elde edeceği için mi? Elbette hayır, o süreçten keyif aldığı için dinler. Kendini o çalan melodiler üzerinden var eder. Bir başka örnek ise ders çalışmak. Bir öğrenci ya sınavdan iyi not almak için dersini çalışır ya da öğrenmek istediği bir konu vardır ve ona çalışmak onun için keyif vericidir. Aslında baktığımızda çalışmanın ikili bir yanını görüyoruz: bir amaç uğruna yaptığımız çalışma ile süreçten zevk alarak sürdürdüğümüz faaliyetler. Bu ikisi arasındaki farkı ortadan kaldırarak aslında bir amaç uğruna yapılan çalışmanın da keyif vermesi, hepimiz için ideal olan çalışmadır ve var oluşumuzun uzantısı halindedir.

Var oluşumuzun uzantısı derken neyi kastettiğimi biraz açmak isterim. Her birimiz; yaşayan, ilişkisel, dönüşen bir olay, bir süreciz ve bu var olma biçimimiz içerisinde kullandığımız araçlar ya da kurduğumuz ilişkiler devasa bir ağ oluşturuyor. Bu ağ içerisinde çalışmak, kendi doğama uygun olarak sürdürdüğüm etkinlik olmalı.

Bu fikri ilk olarak, hem Aristoteles hem de stoacı felsefe de çalışmanın aslında insanın erdemli yaşamasının yollarından bir tanesi olduğu ve buna bağlı olarak mutluluğu arttırmaya yardımcı olacak araçlardan biri olduğu görüşünde görüyoruz. Bu görüşte çalışmak, kölelik olarak görülmek şöyle dursun aslında mutlu bir yaşam sürmenin yegane yollarından bir tanesidir. Aristoteles, mutlu bir yaşam aslında anlık duygu durumunuz olmaktan ziyade karakterinize yansımış, huy edinmiş olduğunuz erdemli bir yaşam tarzında süreç içerisinde ortaya çıkan bir durumdur ve erdemli bir yaşamın kilit noktası ise insanın, doğasına uygun bir şekilde etik bir yaşam sürmesi olduğunu söyledi. Örneğin bir kuş olduğunuzu düşünün, gökyüzünde özgürce uçmak sizin doğanıza uygun bir davranıştır. Ama sizi alıp bir kafesin içine koyarlarsa sizi doğanızdan koparırlar ve içinizdeki uçma potansiyelini edimselleştiremediğiniz için ortaya mutsuzluk çıkar. Bu sebeple sizin için etik yaşam öncelikle potansiyelinizi bilmekten yani doğanızı tanımanızdan başlar.

O halde insanın doğasına uygun olan, insan için erdemli olan şey nedir? Bütün gün koala gibi yatmak değil sanırım. Hadi bir de şöyle bakalım: insanı insan yapan potansiyel nedir? Akıl yürütme becerisi, nedensel ilişkiler kurabilmesi, ortak bir anlatı oluşturarak diğer insanlarla birlikte düşünebilmesi şeklinde sıralayabiliriz. Bu açıdan bakıldığında potansiyelimizi keşfetmek ve buna uygun davranmak, insan olmanın gereğidir.

Eğer ki böylesi bir keşif için çaba göstermiyorsanız ve bunun sizi mutlu edeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bu, insan olmanın doğasına aykırıdır ve çalışarak yapmaya çalıştığımız şey yalnızca para kazanmak gibi bir amaçtan ziyade kendi doğamızı gerçekleştirmek, kendimizde potansiyel olanı edimselleştirmek ve bu suretle parçası olduğumuz toplumun refahına katkı sağlamak olmalı. Sadece mutluluk kendisi için yapılırken diğer bütün amaçlar -para kazanmak buna dahil- mutlu olmak için yapılır. Bunların bir amaç değil bir araç olduğunu ve aracı amaç haline getirmenin hayatımızdaki bütün hoşnutsuzlukların kaynağı olabileceğini akıldan çıkarmamak lazım ve bu bakış açısından bakıldığında çalışmak kölelik değil; insan olarak var olmanın, değer yaratmanın olanaklarından bir tanesi haline gelir.

Öznur Avcı

Öznur Avcı

Bilim Tarihi: İnsanlığın Bilgi Yolculuğu

Bilim tarihi, insanoğlunun evreni anlama çabalarını ve bilgi birikimindeki gelişmeleri inceleyen büyüleyici bir alandır. Binlerce yıl öncesine dayanan gözlemlerden modern bilimsel yöntemlere uzanan bu yolculuk,

Penceremden Fizik

Yağmurlu havalarda pencereden dışarıyı izlemek çoğu insan için huzur vericidir. En sevdiğimiz yiyecekleri ve içeceklerimizi hazırlayıp camın kenarına geçeriz. Bazen kitap okur, bazen derin düşüncelere

Bilinç Üzerine

Bilinç, bizler uykuya dalana kadar süren duyarlık ve farkındalık halidir. İlk olarak beynin edinilen bir bilgiyi işlemesi, ikinci olarak bir durum karşısında nasıl hissettiğimiz ve nasıl farkında olduğumuzdur.